Türkiye genç nüfus yapısı ile gelişmiş ülkelere göre demografik birçok fırsata sahiptir. Ancak bu genç nüfusun eğitim ve beceri düzeyinin gelişmiş ülkeler genç nüfusu ile karşılaştırıldığında düşük olduğu görülür. Bu da Türkiye’nin genç nüfus fırsatını iyi kullanamamasına neden olmaktadır. TÜİK verilerine bakıldığında ise işgücünün yüzde 14’ü yüksek öğrenim, 26’sı lise ve dengi ve 60’ı lise altı eğitime sahip olduğu görülür. Nitekim bu oranlarla Türkiye, işgücünün eğitim düzeyi açısından OECD ülkeleri arasında malesef en alt sıralara yerleşebilmiştir. Yine maalesef genel ve mesleki orta eğitim sisteminin kalitesine yönelik uluslararası karşılaştırmalarda Türkiye, en gerilerde bulunmkatadır.
Her sene orta öğretimden mezun olan gençlerin dörtte birinden azı üniversiteye (açık öğretim, MYO dâhil) girebilmektedir. Üniversiteye giremeyen milyonlarca mesleksiz işgücü ile gerek üniversitelerden ve gerekse meslek okullarından işgücü piyasasının ihtiyacı becerileri kazanamadan mezun olan gençler, her yıl kırdan kente göç eden yüz binlerce vasıfsız işgücü ve istihdamdaki düşük vasıflı işgücü ile Türkiye’nin 21.yüzyıl bilgi toplumunda rekabet yeteneği sınırlı olacaktır. İşgücünün yeterli düzeyde eğitime sahip olmaması ekonominin dinamik gelişimini sınırlandırmaktadır. Bir yandan düşük işgücüne katılım oranları, yapısal işsizlik ve düşük becerili işgücü, diğer yandan işletmelerin nitelikli işgücü ihtiyacı ve ekonominin potansiyelinin altında büyümesi; eğitim ve ekonominin dengede olmadığını göstermektedir.
Örgün eğitim sisteminden mezun olan ya da ayrılan düşük becerili işgücünün yaygın mesleki eğitim sisteminde eğitilmesinin gereği açıktır. Ayrıca, istihdamdaki işgücünün sürekli eğitimi yaygın mesleki eğitim kapsamında yapılabilecektir. Bu nedenle yaygın mesleki eğitim sistemi büyük önem taşımaktadır. Hayat boyu öğrenmenin en önemli bileşeni olan yaygın mesleki eğitim sistemi, örgün eğitim sistemi ile bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu nedenle, Türkiye’de hayat boyu öğrenme kavramı kapsamında yaygın mesleki ve teknik eğitime özel önem verilmelidir.
Yaygın eğitimde ölçme-değerlendirme ve sertifikasyon en önemli sorunlar arasındadır. Bu konu sadece ülkemizde değil, başta AB olmak üzere dünya da geliştirmeye açık bir alandır. AB, 2002 Kasım’ında başlattığı Kopenhag Süreci ile birlik içinde yaşam boyu öğrenme politikalarının geliştirilmesini, mesleki eğitim sisteminin kalitesinin iyileştirilmesini ve cazip hale getirilmesini ve konunun tarafları arasında işbirliğinin güçlendirilmesini hedeflemektedir. Kopenhag süreci kapsamında ölçme-değerlendirme, sertifikasyon, denklik gibi konular büyük önem kazanmış ve bu alanda çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Yeterliliklerin ve becerilerin şeffaf ve ortak tanınması için tek bir yapı (Europass) oluşturulmuştur ve yaygın (non-formal) ve alaylı (informal) öğrenmenin tanımlanması değerlendirilmesine yönelik ortak Avrupa prensipleri geliştirilmiştir. Avrupa Yeterlikler Çatısı (EQF) önerisi sunulup mesleki eğitimdeki kalite güvencesi işbirliği için Avrupa Kalite Garanti Referans Çatısı (EQARF) önerisi hazırlanmıştır. Mesleki eğitimde Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECVET) önerisi geliştirildi (bu sistem kişilerin yaygın ya da alaylı olarak öğrendikleri beceri ve yetenekler için kredi puanları oluşturulmasıdır).
AB, aday ülke olarak Kopenhag sürecine dâhil olan Türkiye’de ölçme-değerlendirme ve sertifikasyon sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmaları desteklemektedir. AB’ninde yönlendirmesi ve desteği ile 2006 yılında 5544 sayılı Kanunla Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ve sistemi kuruldu. Mesleki yeterlilik sistemine göre “meslek standartları belirlenecek, MYK bu standartları esas alan ulusal yeterlilik çerçevesini belirleyecektir. Bu çerçeve kanunda “AB tarafından benimsenen yeterlilik esasları ile uyumlu olacak şekilde tasarlanan ve ilk, orta ve yüksek öğretim dâhil, tüm teknik ve mesleki eğitim/öğretim programları ile örgün, yaygın ve ilgili kurumların iznine dayalı programlarla kazandırılan yeterlilik esasları” olarak tanımlanmıştır. Mesleki yeterlilikler kazandıran eğitim ve öğretim kurumları, mesleki eğitim programlarını standartlara uygun olarak geliştirecektir. Bu kurumlar ve programların akreditasyon işlemi akreditasyon kurumları tarafında yapılacaktır. Mesleği icra etmek isteyen ve bu konuda gerekli eğitim ve beceriye yani “mesleki yeterliliğe” sahip olduğunu iddia eden kişiler, sınava tabi tutulacaktır. Mesleki yeterlilik düzeyini belirleyecek sınav, MYK tarafından yetkilendirilmiş “personel belgelendirme kurum ve kuruluşları” tarafından yapılacaktır. Sınavlarla ilgili esas ve usuller ile teorik sınavdan muaf tutulacak meslekler ve kişiler yönetmelikle belirlenecektir. Açılacak sınavlarda başarı gösterenlere mesleki yeterlik düzeyini gösteren belge veya sertifika MYK tarafından verilecektir.”
MYK’nın belirlediği alanlarda çalışanların formel olmayan(yaygın) ve enformel(alaylı) yollardan(öğrenme ile) kazandığı yetkinliklerin; ölçülmesi, dokümantasyonu, tanınmasının iyileştirilmesi, teşvik edilmesi, sertifikasyonu için ihtiyaç duyulan enstrümanların hedef ülkelere adaptasyonu kapsamında çalışmalar yürütülmektedir.
Eklendiği Tarih: 21-09-2016
Geri Dön